Şimdi değilse ne zaman konuşacağız?

Sadece akciğerlerimiz değil, yüreklerimiz de yanıyor. Son 2 aydaki orman yangınları, canımızdan can aldı. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Canını dişine takıp, ormanla birlikte içindeki hayvanatı da kurtarmak uğruna göğsünü ateşlere siper edenlere minnettarız. Orman Genel Müdürlüğü yangın işçileri olsun, AFAD veya sivil toplum kuruluşu gönüllüleri ya da orman köylüleri… Hepsini selamlıyoruz. Allah onlardan razı olsun. Orman yangınlarını fırsat bilip, siyasî kinlerini internet ortamında kusan müsilaj takımını da Allah ıslah etsin. Devletimiz; 27 uçak, 105 helikopter, 14 İHA, 6 bin kadar kara aracı ve 25 bin yangın işçisine ilave olarak, binlerce gönüllüyle orman yangınlarına karşı mücadele verirken; klimalı odalarından klavye şaklatan şaklabanlar, “Niye yangın uçağı ve helikopter yok?” diyecek kadar soysuzlaşabiliyor. SİZ MANYAK MISINIZ? Onlardan birisine, “Yahu, 27 uçak ve 105 helikopter şu anda mücadele veriyor. Nasıl yok diyebilirsin?” diye sorduğumda; “İyi ama niye kiralıyorlar? Niye uçak ve helikopterleri satın almıyorlar?” kıvamında ahmaklıklara muhatap oldum. Şimdi bu tip öküzlere, oturup da işletmecilik ve maliyet analizi dersi mi vereceğiz? Hiç kuşkunuz olmasın… Yitip giden ormanlarımızı bahane edip, buradan siyaset devşirmeye çalışanlar, -ahmaklıktan onların peşine takılanları saymıyorum-, düşman ülkelerin etki ajanlarıdır. Nitekim orman yakan veya yakma girişiminde bulunan FETÖ artıklarının mevcudiyetine şaşmıyoruz. Gelelim madalyonun öteki yüzüne… “Ciğerimiz ve yüreğimiz yanıyorken, şimdi bunları konuşmanın zamanı mı?” diyebilirsiniz. Ben de derim ki; şimdi değilse, ne zaman konuşacağız? Kamuoyunun ilgisi orman yangınlarından uzaklaştığında yapılacak tartışmalar, bırakın bir sonuca götürmeyi; toplumun ilgisini bile çekmeyecek. Konuşacaksak şimdi konuşmalıyız. RESMÎ AĞIZLARA BAKAN ‘UZMAN’LAR Resmî ağızlar, çıkan orman yangınlarını ‘insan unsuruna’ bağlayıp, işin içinden sıyrılmaya meyilli… Günah keçilerinin başında ise mangalcılar geliyor. Her akşam ekranlarda arzı endam eden… Askerî stratejilerden, ekonomik sorunlara… Diplomasiden iç politikaya… Kadın cinayetlerinden orman yangınlarına kadar ‘her konuda uzman’ olan zevat da yapılan resmî açıklamaların peşine takılmış… Onlar da mangalcıları hedefe koymuş; habire karavana atış yapıyor. Mangalcılar nasibini aldıktan sonra, sıra demleniciler ve izmaritçilere geliyor. Onlar da; arabalarının camından yol kenarına fırlattıkları şişeler ve sönmemiş izmaritlerden dolayı sopayı yiyor. Eh, olmayan psikolojileri bozulmuş FETÖ itleri ve benzeri meczuplar da eklendikten sonra, orman yangınlarının sebepleri yerli yerine oturuyor. Onca ‘uzman’ içinden birisi çıkıp; “İyi de arkadaşlar, izmarit veya mangaldan kaynaklansın… Orman yangını, yerdeki kuru otlardan ve kuru dallardan dolayı başlar ve büyür. Otlar ve kuru dallar için gerekenler yapılıyor mu?” diye sormuyor. AFFINIZA SIĞINARAK ‘BEN’ DİYECEĞİM Elbette bu satırların yazarı için de, “Sen bu konuda uzman mısın?” sorusu sorulabilir. Akademisyen değilim. Orman ve tarım emekçilerinin hak ve hukuku için mücadele eden Öz Orman-İş Sendikası’nda 12 yıla yakın süre Basın Müşavirliği yaptım. Sendika bünyesinde; tarım, hayvancılık ve ormancılık, orman yangınlarıyla mücadele başta olmak üzere, değişik konularda çok sayıda raporun hazırlanmasına katkıda bulundum. Tarım ve ormancılık ile bu sektörde çalışanların sorunları ve çözüm yollarına dair, kitap hacminde rapor hazırlanıp, TBMM’nin ilgili komisyonunda sunumunun yapılmasına katıldım. Tarım ve Ormancılık Şurası ön hazırlıkları kapsamında, bazı komisyonlarda, çalıştığım kurum adına görev aldım. Ve oralarda, ‘Ormancılar Klanı’nın, meseleye hangi noktadan ve hangi pencereden baktığını üzülerek idrak etme fırsatım oldu. Yani bu mevzuda işkembeden laf etmiyorum. TÜRKİYE ORMANLARI KİMİN MALI? Kitabın ortasından gidelim… Ülke yüzölçümünün yaklaşık yüzde 30’unu kaplayan ormanlarımız, sanki Türk Milleti’nin değil; ‘Ormancılar Özerk Cumhuriyeti’nin malı ve mülkü… Adeta babadan oğula intikal eden bir ‘orman mühendisliği’ vakasıyla karşı karşıyayız. Orman Genel Müdürlüğü’nün, ‘Hukuk Müşaviri’ dışındaki tüm yetkili personeli orman mühendisidir. Eğer mahkemeye girmesi mümkün olsa, Hukuk Müşavirini de orman mühendisinden atarlar. Biliyorum; kurduğum cümleler, siyaseten sakıncalı ve birçok kişiyi rahatsız edecek. Lakin içimizden birilerinin de ‘mahallenin delisi’ görevini üstlenmesi lazım. Sayın Cumhurbaşkanım!... Daha önce bir kez daha bu çağrıyı yapmıştım. Lütfen, Orman Genel Müdürlüğü görevine, ‘orman mühendisi olmayan’ bir bürokratı getirin. Eğer şimdikinden daha iyi sonuçlar alınamazsa, tüm iddialarımdan vazgeçeceğim. BAŞKA SEBEP YOK MU? Lafa başlamışken; mangalcılar, demleniciler ve izmaritçiler dışındaki yangın sebeplerine de bir göz atalım. Belki ekran uzmanlarına azıcık ilham verir. Daha önce yazmıştım; tekrarlıyorum: Allah rızası için… Yörüklerin ormanda koyun ve keçi otlatmasına getir

Şimdi değilse ne zaman konuşacağız?




Sadece akciğerlerimiz değil, yüreklerimiz de yanıyor. Son 2 aydaki orman yangınları, canımızdan can aldı. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Canını dişine takıp, ormanla birlikte içindeki hayvanatı da kurtarmak uğruna göğsünü ateşlere siper edenlere minnettarız. Orman Genel Müdürlüğü yangın işçileri olsun, AFAD veya sivil toplum kuruluşu gönüllüleri ya da orman köylüleri… Hepsini selamlıyoruz. Allah onlardan razı olsun. Orman yangınlarını fırsat bilip, siyasî kinlerini internet ortamında kusan müsilaj takımını da Allah ıslah etsin. Devletimiz; 27 uçak, 105 helikopter, 14 İHA, 6 bin kadar kara aracı ve 25 bin yangın işçisine ilave olarak, binlerce gönüllüyle orman yangınlarına karşı mücadele verirken; klimalı odalarından klavye şaklatan şaklabanlar, “Niye yangın uçağı ve helikopter yok?” diyecek kadar soysuzlaşabiliyor. SİZ MANYAK MISINIZ? Onlardan birisine, “Yahu, 27 uçak ve 105 helikopter şu anda mücadele veriyor. Nasıl yok diyebilirsin?” diye sorduğumda; “İyi ama niye kiralıyorlar? Niye uçak ve helikopterleri satın almıyorlar?” kıvamında ahmaklıklara muhatap oldum. Şimdi bu tip öküzlere, oturup da işletmecilik ve maliyet analizi dersi mi vereceğiz? Hiç kuşkunuz olmasın… Yitip giden ormanlarımızı bahane edip, buradan siyaset devşirmeye çalışanlar, -ahmaklıktan onların peşine takılanları saymıyorum-, düşman ülkelerin etki ajanlarıdır. Nitekim orman yakan veya yakma girişiminde bulunan FETÖ artıklarının mevcudiyetine şaşmıyoruz. Gelelim madalyonun öteki yüzüne… “Ciğerimiz ve yüreğimiz yanıyorken, şimdi bunları konuşmanın zamanı mı?” diyebilirsiniz. Ben de derim ki; şimdi değilse, ne zaman konuşacağız? Kamuoyunun ilgisi orman yangınlarından uzaklaştığında yapılacak tartışmalar, bırakın bir sonuca götürmeyi; toplumun ilgisini bile çekmeyecek. Konuşacaksak şimdi konuşmalıyız. RESMÎ AĞIZLARA BAKAN ‘UZMAN’LAR Resmî ağızlar, çıkan orman yangınlarını ‘insan unsuruna’ bağlayıp, işin içinden sıyrılmaya meyilli… Günah keçilerinin başında ise mangalcılar geliyor. Her akşam ekranlarda arzı endam eden… Askerî stratejilerden, ekonomik sorunlara… Diplomasiden iç politikaya… Kadın cinayetlerinden orman yangınlarına kadar ‘her konuda uzman’ olan zevat da yapılan resmî açıklamaların peşine takılmış… Onlar da mangalcıları hedefe koymuş; habire karavana atış yapıyor. Mangalcılar nasibini aldıktan sonra, sıra demleniciler ve izmaritçilere geliyor. Onlar da; arabalarının camından yol kenarına fırlattıkları şişeler ve sönmemiş izmaritlerden dolayı sopayı yiyor. Eh, olmayan psikolojileri bozulmuş FETÖ itleri ve benzeri meczuplar da eklendikten sonra, orman yangınlarının sebepleri yerli yerine oturuyor. Onca ‘uzman’ içinden birisi çıkıp; “İyi de arkadaşlar, izmarit veya mangaldan kaynaklansın… Orman yangını, yerdeki kuru otlardan ve kuru dallardan dolayı başlar ve büyür. Otlar ve kuru dallar için gerekenler yapılıyor mu?” diye sormuyor. AFFINIZA SIĞINARAK ‘BEN’ DİYECEĞİM Elbette bu satırların yazarı için de, “Sen bu konuda uzman mısın?” sorusu sorulabilir. Akademisyen değilim. Orman ve tarım emekçilerinin hak ve hukuku için mücadele eden Öz Orman-İş Sendikası’nda 12 yıla yakın süre Basın Müşavirliği yaptım. Sendika bünyesinde; tarım, hayvancılık ve ormancılık, orman yangınlarıyla mücadele başta olmak üzere, değişik konularda çok sayıda raporun hazırlanmasına katkıda bulundum. Tarım ve ormancılık ile bu sektörde çalışanların sorunları ve çözüm yollarına dair, kitap hacminde rapor hazırlanıp, TBMM’nin ilgili komisyonunda sunumunun yapılmasına katıldım. Tarım ve Ormancılık Şurası ön hazırlıkları kapsamında, bazı komisyonlarda, çalıştığım kurum adına görev aldım. Ve oralarda, ‘Ormancılar Klanı’nın, meseleye hangi noktadan ve hangi pencereden baktığını üzülerek idrak etme fırsatım oldu. Yani bu mevzuda işkembeden laf etmiyorum. TÜRKİYE ORMANLARI KİMİN MALI? Kitabın ortasından gidelim… Ülke yüzölçümünün yaklaşık yüzde 30’unu kaplayan ormanlarımız, sanki Türk Milleti’nin değil; ‘Ormancılar Özerk Cumhuriyeti’nin malı ve mülkü… Adeta babadan oğula intikal eden bir ‘orman mühendisliği’ vakasıyla karşı karşıyayız. Orman Genel Müdürlüğü’nün, ‘Hukuk Müşaviri’ dışındaki tüm yetkili personeli orman mühendisidir. Eğer mahkemeye girmesi mümkün olsa, Hukuk Müşavirini de orman mühendisinden atarlar. Biliyorum; kurduğum cümleler, siyaseten sakıncalı ve birçok kişiyi rahatsız edecek. Lakin içimizden birilerinin de ‘mahallenin delisi’ görevini üstlenmesi lazım. Sayın Cumhurbaşkanım!... Daha önce bir kez daha bu çağrıyı yapmıştım. Lütfen, Orman Genel Müdürlüğü görevine, ‘orman mühendisi olmayan’ bir bürokratı getirin. Eğer şimdikinden daha iyi sonuçlar alınamazsa, tüm iddialarımdan vazgeçeceğim. BAŞKA SEBEP YOK MU? Lafa başlamışken; mangalcılar, demleniciler ve izmaritçiler dışındaki yangın sebeplerine de bir göz atalım. Belki ekran uzmanlarına azıcık ilham verir. Daha önce yazmıştım; tekrarlıyorum: Allah rızası için… Yörüklerin ormanda koyun ve keçi otlatmasına getirdiğiniz yasağı kaldırın. Yeni kurulan ormanlar için yasak devam etsin. Fakat yaşını başını almış ormanlarda hayvan otlatılmasını yasaklamayın. Bırakın hayvanlar yerdeki otları ve sizin budamadığınız alt dalları yiyerek budasın. Devletin, kadrolu 600 binden fazla işçisi, 5 milyon kadar memuru var. Ülke yüzölçümünün yüzde 30’una, 25 bin işçiyle hizmet veremezsiniz. Ki, o 25 bin işçinin en az yarısı, Ormancılar Klanının şoförlüğünü yapıyor veya diğer hizmetlerini görüyor. Alın bir 25 bin işçi daha… Yaz-kış demeden ormanlara hizmet verin. Elinizin altındaki binlerce iş makinesini 12 ay boyunca çalıştırın. Yangın yollarını açın, bu yollarda kuru ot ve çalılık oluşumuna izin vermeyin. Emin olun, kiralamak zorunda kaldığınız uçak ve helikopterler için harcananın yarısıyla bu işlerin tamamını yapabilirsiniz. ORMANA KİMSEYİ SOKMADINIZ DA NE OLDU? Ormanları, içine girilebilir, piknik yapılabilir, mangal yakılabilir hale getirin. Türkiye ormanları, Ormancılar Özerk Cumhuriyeti’nin babasının tapulu malı değildir. Bırakın da millet o ormanlardan yararlansın. Baharla birlikte, ormanda mangal yakmayı yasakladınız. 1 Haziran’dan beri de ormanlara giriş-çıkışı tümden yasakladınız da ne oldu? Geride kalan 2 ayda kaç bin orman yangını çıktı? Bir de yüksek gerilim hatlarından kaynaklı yangınlar var. Resmî kaynaklara göre; her 4 yangından birisinin sebebi bu elektrik hatları. Hadi, elektriğin de ormana girmesini yasaklayın. Ey ekranlarda her konuda uzman görüşü beyan eden tayfa!.. Üzerinde fikir ürütebileceğiniz birkaç noktayı işaretledim. Sevabına olsun… Daha ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız, Öz Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Settar Aslan’ı arayabilirsiniz. Emin olun, alacağınız bilgilerle, en az birkaç günlük gece programını kurtarırsınız. Hem de resmî beyanların peşine takılıp, mangalcıları günah keçisi yapmaktan kurtulursunuz.